Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Amed İl Koordinasyon Kurulu, depremden sonra kentte oluşan kira fırsatçılığına karşı açıklama yaptı.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Amed İl Koordinasyon Kurulu, depremden sonra kentte oluşan kira fırsatçılığına karşı açıklama yaptı.
Çözüm önerilerini kamuoyunun dikkatine sunulduğu açıklamada konuşan Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi Eş Başkanı Ferit kahraman; "6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem meydana gelmiş, özellikle Adıyaman, Kahramanmaraş, Hatay ve Malatya illeri başta olmak üzere on ilin etkilendiği bölgede çok sayıda can kaybı yaşanmıştır. Bu can kayıplarının yanında birçok yapı yerle bir olmuş ve on binlerce yapı da orta ve ağır hasarlı olarak yaşanamaz hale gelmiştir. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüklerince ve TMMOB’ye bağlı İnşaat Mühendisi ve Mimar üyelerin desteği ile hasar tespit çalışmalarına başlanmış, yapılar acil yıkılacaklar, ağır hasarlı, orta hasarlı, az hasarlı ve hasarsız yapılar olarak sınıflara ayrılmıştır. Halkın, hasarsız ve az hasarlı grubundaki yapıları kullanmasının risk teşkil etmediği, orta hasarlı ruhsatlı yapılar için ise uzmanlarca güçlendirme projelerinin hazırlanması, ilgili belediyesince onaylanması ve ruhsat düzenlenmesi şartıyla güçlendirme yapılabileceği, bu işlemlerin tamamlanıp yapının güvenli hale gelmesiyle tekrar kullanılabileceği koşulu mevzuatlarla belirlenmiştir. Ancak bu müdahaleler uzmanlık gerektiren, aylarca sürecek uzun soluklu çalışmalardır. Bunun yanında ağır hasarlı yapıların ise acil yıkılacaklar sonrasında ivedilikle yıkılması gereken riskli yapılar olduğu görülmektedir. İnsanların yaşam sürdürdüğü, bu barınma ve işyerlerinden yoksun kalması çok ciddi sorunları ortaya çıkarmıştır. Adıyaman, Maraş, Hatay ve Malatya kentlerinde yıkımın şiddetinden dolayı kentlerin demografik yapısı değişmiş ve nüfusun büyük bir oranı kentleri terk etmek zorunda kalmıştır. Her ne kadar insanların bölgeden tahliyeleri için belirlenen illerde AFAD tarafından organizasyon yapılsa da bölgede kontrolsüz bir göç hareketi yaşanmıştır. Nispeten yıkımın daha az olduğu diğer illerde ise ağır ve orta hasarlı yapıların sayısı her geçen gün artmakta ve bu sonuç kent içinde, kırsal alanlara ve kentler arası zorunlu göçlere sebep olmaktadır.
Deprem bölgelerinde oluşan göç hareketleri, kentlerdeki sağlam yapı stokunun depremden etkilenen nüfusa yetmemesi, boş durumda olanların ihtiyaç sahiplerinin kullanımına sunulmaması, geçici barınma alanlarının eksikliği gibi sebepler konut fiyatlarını etkilemiş, vatandaş anayasal hakkı olan barınma ihtiyacını karşılayamayacak duruma düşmüştür. Bilhassa kira ve satış fiyatlarındaki fahiş artışlar, travma yaşayan vatandaşı yaşam koşullarını gün geçtikçe daha da zorlaştırmış ve halkı yine göçe zorlamıştır" dedi.
‘KONTROLSÜZ EMLAK FİYAT ARTIŞLARI, KENTİMİZ DİYARBAKIR ÖZELİNDE DE YAŞANMAKTA’
Depremin yaşandığı bölgelerin genelinde görülen bu kontrolsüz emlak fiyat artışları, kentimiz Diyarbakır özelinde de yaşanmaktadır. Depremden önce sayısız kiralık ve satılık arazi, arsa, ev, işyeri ve büro/ofis olmasına rağmen depremin hemen sonrasında ilanlardan kaldırılmış ve karaborsa bir piyasa oluşmuştur. Yaralar sarılmaya başlandıkça ve ihtiyaçların arttığı görüldükçe bu zorunlu ihtiyaç durumu bazılarınca daha çok fırsata çevrilmiş ve kontrolsüz şekilde fahiş fiyat artışları gerçekleşmiştir. Gerçekleşen bu kontrolsüz artışlarla birlikte alım satım işlemlerinin çoğunda işlemler gerçek bedeller üzerinden yapılmamıştır. Fırsatçılık gelir vergisi ödememekle birlikte harç bedellerini de düşük tutarlar üzerinden göstermiş ve kamu zararına sebep olmuştur. Çözüm önerilerini araştırmak üzere yaptığımız çalışmalarda görmüş olduk ki İstanbul, Ankara, İzmir gibi üç büyük kent başta olmak üzere ülkenin tamamını kapsayan gayrimenkul ilanlarında bedellerin çok çok yüksek tutarlarda olduğu (boğaz ve sahil manzaralı on milyonlarca dolarlık yalılar, daireler) yine kredi çekmek üzere hazırlanan eksper raporlarındaki değer tespitleri ile gelir vergisi ve tapu harç ödentilerindeki beyanların gerçek değerlerden çok uzak, çok cüzi tutarlarda olduğu ortaya çıkmıştır. Yoksul bir vatandaş ile ultra lüks zenginler aynı oranda vergilere tabi tutulmuş, iktidar elindeki devlet imkanlarıyla yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin hale getirmiştir. İlan sitelerinin denetlenerek bu tespitlerin yapılması gayet mümkün iken devlet kurumlarının ve yetkililerin bu kayıtsızlığı mağduriyetlerin devamını ve yaşanan bu mağduriyetlere ortak olma niteliğindedir. Bunun yanında, yasadığımız bu ölüm ve yıkımlardan siyasi iktidarın payı ve şürekası depremzedelerin mağduriyetlerine çare olmak yerine dayanışmayı büyütenlere polis gücüyle saldırmakta, fırsatçılık yaparak yıkım ve yapım ihalelerini yandaşlara peşkeş çekmekte ve bu fahiş fiyatlarla kiralama-satış fırsatçılığına göz yummaktadır. Bu süreçlerin de ivedilikle ve şeffaf olarak denetlenmesi gerekmekte olup yasalara aykırı işlem yapan fırsatçılıkla ; eşitlik, adalet ilkeleri ile bağdaşmayan ve ahlaki değerleri altüst edenler hakkında yasal süreçler başlatılmalıdır.
Mevcut yapı stoğunun tüm kayıtları devlet kurumlarınca tutulduğu ve kentimizde belli bir sayıda bitmiş yapı stokunun da var olduğu göz önünde bulundurulduğunda , Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile alelacele yeni yerleşim yerlerini oluşturmaya çalışmak yerine bu alanların vatandaşın kullanımına açılması gerekmektedir. Yaşanabilir kent kavramı ile uyuşmayan kentlerin oluşacağı kaygısı yaşamaktayız . Kentteki boş yapı stok sayısının analiz edilmeden aylar alacak bir yeni inşaat yapma girişimi, afet/kriz yönetiminde güvenilir, hızlı ve kolaycı çözümler üretme ilkesini yok saymaktadır. Zira birçok disiplinin birlikte ilerlediği, yeterli bilimsel çalışma, değerlendirme ve projelendirme safhalarını yürütmeden barınma sorununa çözüm aramak ileriki süreçlerde tekrar telafisi mümkün olmayan manevi ve maddi kayıplara sebebiyet verecektir. Kentimiz başta olmak üzere depremden az etkilenen diğer illerde de böyle bir imkan bulunmasına rağmen bundan yararlanmamak aynı zamanda kamu yararı ilkesi ile de bağdaşmamaktadır. Bu zor süreçte yapılması gereken katılımcı yöntemlerle hareket etmektir.
Öncelikli olarak belirtmek isteriz ki kentimizde boş durumda olan ve hali hazırda herhangi bir kullanıcısı bulunmayan bitmiş veya bitmek üzere olan binlerce konut ve işyeri stoku bulunmaktadır. Bu bağlamda eski/yeni bütün yapıların kayıtlarına Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü aracılığıyla ulaşılabilmektedir. Yine deprem sonrası hasar tespitleri yapılıp yıkılmış, acil yıkılacaklar, ağır hasarlı ve orta hasarlı yapı kayıtları da Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü kayıtlarında bulunmaktadır. Bunun yanında Nüfus müdürlüklerinde bütün vatandaşların adres bilgileri ve nüfus birey sayılarının olduğu göz önünde bulundurulduğunda deprem sebebiyle mevcut konut veya işyerini kullanamayacak durumda olan depremzedelerin tespiti de mümkündür.
Bu tespitler çerçevesinde,
Tapu kayıtlarında kat irtifakı ve kat mülkiyeti olup stok durumda olan veya içerisinde herhangi bir kullanıcısı bulunmayan boş yapılar belirlenip halkın kullanımına sunulmalıdır. Tapu ve adrese dayalı nüfus kayıt sistemi verilerinin eşleştirilmesi sağlanmalı ve kayıtlarda boş olarak bulunan konut ve işyeri stoklarının kullanıma açılması sağlanmalıdır. Yapılacak tespitler sonucu, kullanılabilecek durumdaki yapıların sayısınca açıkta kalan vatandaşın ihtiyacı bu şekilde karşılanmalıdır. Aynı zamanda devlet kontrolünde yürütülecek bu çalışmalarda kiralanan konut veya işyerlerinin kira ödemeleri, devletin vatandaşa yapacağını ilan ettiği kira yardımı desteğinin doğrudan gayrimenkul sahibinin hesabına aktarılabilecek bir sistemin kurulması mümkün ve pratiktir. Kurumlarca yapılacak bu stok ve ihtiyaç sahibi eşleştirmesini sağlayacak düzenleme için, kurum personellerinin sahada görevlendirilmiş olması gibi sebeplerle personel yetersizliği durumu karşısında teknik ekip desteği verebileceğimizi, kişisel verilerin korunacağı taahhüdüyle verilerin tarafımızla paylaşılması durumunda ise süreci adil ve şeffaf yürütebilecek donanım ve teknik yeterliliğe sahip olduğumuzu ve halkın en kısa sürede barınma alanlarına erişimini sağlayabileceğimizi taahhüt ediyoruz!
Bu önemli hususlar dışında kira artış fiyatlarına ilişkin birçok önlem alınabileceğini de buradan duyuruyor, devlet kontrolünde bu sürece acil olarak müdahale edilmesi gerekliliğini birkaç model üzerinden belirtmek istiyoruz.
- Öncelikli olarak bilhassa göç alan kentlerde bölgesel bazda tavan kira fiyatını belirleyen kira kontrol büroları kurulabilir. Kiralama işleminin adil ve yasalara uygun olduğunun kontrolü bu bürolarının onayı istenerek denetlenebilir,
- Taşınmaz kira bedelleri bölgesel faktörler ve bina özellikleri, konum, bina yaşı gibi sınıflarına ayrıldıktan sonra sınıfına göre tavan kira fiyatları belirlenip bu süreçte fırsatçılık yapılmasına müdahale edilebilir,
- Olağanüstü bir yıkımla karşı karşıya olduğumuz unutulmadan yabancılara konut satışı geçici süreyle de olsa durdurulabilir,
- Bu önerilere göre mülk sahibinin belirlenen tavan fiyatından daha yüksek bir ücret alması durumunda cezai yaptırımlar uygulanabilir,
- Mülk sahibinin, mülkünü kiraya vermek istemediği durumlarda ise konuta kıymet takdir değerinin belirli bir oranında vergi uygulanabilir,
Bizler meslek odaları olarak dönemsel kira artışlarının geri dönülemeyecek sonuçlar doğuracağını öngörüyor, kentlerdeki demografik yapı değiştirecek sonuçlara kadar varacağı endişesi taşıyoruz. Vatandaşın en temel hakkı olan barınma hakkının neredeyse elinden alınmasını kabul etmiyoruz. Kamu yararı gözetilerek kira artışları ve gayrimenkul satışlarına ilişkin bir düzenleme yapılmasının gerekliliğini vurguluyoruz.
Deprem sonrası güvenli yaşam alanlarına talebin artması ve arzın yetersizliği karşısında fiyatların gün geçtikçe daha çok artacağı gayrimenkul sahiplerince bilinmektedir. Tekil veya aynı binada birden çok sayıda boşta olan stok durumdaki konut ve işyerlerinin acil ihtiyaç olmasına rağmen şimdiye kadar değerlendirme dışında tutulması, mülk sahiplerinin yasal olmayan çıkar sağlamaya çalıştıklarını göstermektedir. Bununla birlikte yetkililerin de bu büyük ranta karşı kayıtsız kalarak herhangi bir işlem yapmaması, sermayedarlara ve fırsatçılara göz yumduğu sonucunu çıkarmaktadır.
Gayrimenkul sahibi kişi ve tüzel kişilikler için de, ifade etmek isteriz ki birden çok boş konuta sahip olmasına rağmen kışın ayazında sokakta kalan depremzedelere yer açmayanların da bu konuda vicdani davranmadığı yaşanan süreçteki olumsuzluklara ortak olduğu bilinmelidir. Depolar çadırlarla dolu olmasına rağmen kilit altında tutup halka dağıtmayarak suç işleyen Kızılayın işlediği suç cazalandırılmalıdır. Bu yaşananlar çürümüşlüğün ve vicdansızlığın göstergesidir.
Resmi veriler devlet kurumlarının kayıtlarında mevcut iken bu zor günlerde ve şartlarda halkın kaderine terk edilmesini kanunen, vicdanen ve ahlaken kabul etmiyoruz. Gayrimenkul stokçuluğu ve kira fırsatçılığı yapanlar başta olmak üzere herkesi dürüst ve etik olmaya çağırıyoruz! O enkazların altında bizler gibi, sizler gibi onlarca, yüzlerce belki de binlercesi varken bundan ibret almamak, öldükten sonra geride bırakacağınız mülkün size bir fayda sağlamayacağını idrak edememektir!
Bu tespit, öneri ve uyarılarla belirtmek isteriz ki, vatandaşın afet sonrası gelişen acil barınma ihtiyacına karşı fırsatçılık yapanlardan, buna göz yumanlardan ve yetkilerini kullanmayıp bu suça ortak olanlardan hukuk yoluyla hesap soracağız!
Yetkililere, bu soruna dair önleyici tedbirleri alınmasını ve depremin ilk gününden bugüne aradan geçen süre zarfında mağdur edilmiş kişilerin haklarının aranması gerektiğini hatırlatıyoruz.
"Vatandaşın yanında olduğumuzu ve dayanışmayı büyüteceğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız! "ifadeleri yer aldı.