Diyarbakır’da Dev-Sağlık İş Sendikası’na bağlı sağlık emekçileri, insanca yaşam ve çalışma koşulları, gelirde, vergide adalet talebiyle hükümete çağrı yaparken, ek protokol yapılmasının zorunluluğuna dikkat çekti.
“Asgari değil, insanca yaşamak istiyoruz!” başlıklı açıklamada;
Açıklamaya DiSK Dev-Sağlık İş Sendikası Diyarbakır Bölge Şube Başkanı Cebrail Akdemir, DiSK Dev-Sağlık İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Ümit Umdu, DiSK Diyarbakır Bölge Temsilcisi Hasan Eroğlu, SES Şube Temsilcileri ve sağlık emekçileri katıldı.
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi önünde yapılan açıklamayı DiSK Dev-Sağlık İş Sendikası Diyarbakır Bölge Şube Başkanı Cebrail Akdemir okudu.
‘Kamu Çerçeve Protokolü, 700 bin kamu işçisi için geçerli olan sadece bir çerçeve sözleşmedir’
“Asgari değil, insanca yaşamak istiyoruz!” başlıklı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Emek verdiğimiz, sağlık ve sosyal hizmeti sunduğumuz işyerlerimiz önünde defalarca bir araya geldik. Emeğimizin, alın terimizin karşılığını alabilmek için, sendika hakkımız için, pandemide uğradığımız ayrımcılığa karşı, sağlıkta şiddetin önlenmesi için ve daha sayamadığımız birçok konuda yetkililere seslendik. Taleplerimizi dile getirdik. Yirmi dört saat çalıştığımız işyerlerimizde iş yükümüz her geçen gün artıyor, eksik personel ile işimizi en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz. Ara dinlenmelerimizi, yemek aralarımızı kullanamıyor; 12 saat çalışırken 11 saat çalışıyor görünüyoruz. Bunun yanında emeğimizin karşılığını alamıyoruz, maddi anlamda çok büyük hak kayıpları yaşıyoruz. İşyerlerimizde yürürlükte olan Toplu iş sözleşmesi ise işkolumuzun sorunlarıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sağlık ve sosyal hizmet işçilerinin taleplerine karşılık vermeyen, büyük ölçüde Kamu Çerçeve Protokolü’nden ibarettir. Oysa Kamu Çerçeve Protokolü, 700 bin kamu işçisi için geçerli olan sadece bir çerçeve sözleşmedir. Oysa biz sağlık ve sosyal hizmet işçilerinin ihtiyacı işkolumuzun sorunlarına çözüm olacak, işkolumuzun gerçeklerine uygun bir sözleşmedir. Bütün kamu işçilerine aynı ücreti, çalışma koşullarını ve sosyal hakları reva gören sendikaların bize anlatacağı hiçbir söz yoktur. Bugün örneğin, bir vergi dairesinde temizlik işini yapan bir kardeşimiz ile hastanede bin bir zorlukla ve riskle karşı karşıya kalarak temizlik işini yapan kardeşimizin aynı toplu iş sözleşmesine tabi kılınması tam anlamıyla aklımızla dalga geçmektir. Vurgulamak istediğimiz işkolu farkı olmadan, işyerlerimizin ve işkolumuzun özelliklerini görmeyen kopyala - yapıştır sözleşmelere bağlı kalmasının kabul edilemez olduğudur!”
Gelirde adalet, vergide adalet
Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) zam oranlarında adaletsizlik yaşandığına vurgu yapan Akdemir, sözlerine şöyle devam etti: “Bugün KÇP’nin uygulanması sırasında da birçok uyumsuzluk olmuştur. KÇP yürürlük tarihi 1 Ocak 2023 olmasına rağmen iş kollarında yapılan ve sendikaların kendi çıkarları doğrultusunda yürürlük tarihi koydukları toplu iş sözleşmelerinden kaynaklı mağduriyetler yaşanmaktadır.
Bu mağduriyetin iki boyutu vardır.
Kulp’taki tarihi Taşköprü zarar gördü
Kulp’taki tarihi Taşköprü zarar gördü
1)KÇP ‘de yer alan ücret zam oranları yaşadığımız gerçek enflasyon karşısında çok düşük kalmış, ücretlerimiz ciddi anlamda enflasyon karşısında ezilmiştir.
2)Bir diğer mağduriyet ise toplu iş sözleşmelerinin işyerlerindeki farklı yürürlük süreleri ile oluşan ücret farklılıklarıdır.
İşkolumuzda üniversite hastaneleri ile Sağlık Bakanlığı hastaneleri karşılaştırıldığında aynı işi yapan işçiler arasında yaklaşık 10.000 TL gibi bir fark oluşmuştur. Aile Bakanlığı bünyesinde 10 no.lu işkolunda çalışan büro işçileri ile yatılı kurumlarda 17 no.lu işkolunda çalışan sosyal hizmet işçileri ile makas 15.000 TL ‘ye kadar açılmıştır.
Sağlık işkolunda çalışma saati 40 saat olmasına rağmen, kamu çalışanları 40 saat çalışırken bizler en az 45 saat çalışıyoruz. Sağlık ve sosyal hizmetler bir ekip işi olduğu gerçeğiyle eşit çalışma koşulları istiyoruz. Herkesin emeğinin hakkını aldığı bir çalışma yaşamı için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Üstelik kaşıkla verilenin kepçeyle alındığı adaletsiz vergi sistemi nedeniyle, ağır vergi yükü altında Mart’ta Nisan’da 2. Vergi dilimine dahil olacağımızı da göz önüne aldığımızda ücretlerimizin daha da düşeceği ortadadır.”
Sendikalara çağrıda bulunan Akdemir, şu ifadeleri kullandı: “Sağlık ve sosyal hizmet işçileri enflasyonla boğuşurken, geçim kavgası verirken bizim adımıza toplu iş sözleşmesi imzalayan sendikalar kafasını kuma gömmüştür. Sağlık ve sosyal hizmet işçilerini anlık kazançlarla kaybettiklerini görmeye çağırıyoruz.
Bugün bize diğer sendikaların vereceği promosyonlarla kendi geleceğimizi bunlara teslim etmeyeceğiz.
Bu hayat pahalılığında, bu yüksek enflasyon karşısında sağlık ve sosyal hizmet işçileri olarak sesleniyoruz!
Türkiye’nin dört bir yanından, hastanelerden, aile bakanlığına bağlı kurumlardan sesleniyoruz!
Artık yeter, geçinmek istiyoruz!
Artık yeter, emeğimizin karşılığını istiyoruz!
Artık yeter, insanca çalışmak, insanca yaşamak istiyoruz!
Kök aylığı 7500 TL olan emeklilere resmi enflasyon bile çok altında artış yapmak zülümdür. Diğer emeklilere kimsenin inanmadığı enflasyon kadar zam vermek, Türkiye büyüyor; deyip emekliyi yoksullaştırmak adaletsizliktir.”
‘Emeklilikte insanca yaşamak haktır’
Akdemir, açıklamanın sonunda şu talepleri dile getirdi: “Bu koşullar altında ücretlerimizde ve sosyal haklarımızda iyileştirme için ek protokol yapılması bir ihtiyaç değil bir zorunluluktur.
Ek protokol ile hem ek zam hem de toplu iş sözleşmelerinin yürürlük tarihinden kaynaklanan bu sorunların çözümü gerekmektedir!
İvedi şekilde bakanlıkların, TÜHİS’in ve rektörlüklerin sorumluluk alarak bu mağduriyetlerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
DİSK / DEV SAĞLIK İŞ olarak haklarımızı alana kadar mücadelemize devam edeceğimizi bir kere daha tekrar ediyoruz! Bütün sağlık ve sosyal hizmet işçilerini sendikamız çatısında birleşmeye davet ediyoruz.”