SES Amed Şubesi, ekonomik krizin sağlık emekçilerini zor durumda bıraktığını belirterek 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin basına kapatılmasını eleştirdi.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Amed Şubesi, Sağlık Bakanlığı’na yönelik 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’ni eleştirmek üzere basın açıklaması düzenledi.
Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde “Sağlık Bakanlığı’nın 2024 bütçe teklifinde sağlık emekçileri ve halk yok! Bütçeden payımızı istiyoruz!” başlığıyla düzenlenen basın açıklamasına SES Amed üyeleri ve sağlık emekçileri katıldı. Basın açıklamasını okuyan, SES Amed Şube Sekreteri Yunus Emre Özdemir, şunları söyledi;
“Bilindiği gibi, Haziran 2018 genel seçimleri sonrasında uygulamaya giren Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte, bütçeyi Cumhurbaşkanlığı hazırlıyor ve cumhurbaşkanı tarafından bir yasa teklifi olarak TBMM Başkanlığı’na iletiliyor. “2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi” de 17 Ekim 2023 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunuldu ve Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, maalesef basına- halka kapalı olarak görüşülmeye başlandı.
Bu haliyle emekçilerin, halkın taraf olmadığı bütçenin genel durumuna baktığımızda;
Enflasyonist ve seçim yatırımı olan bir bütçe,
Kaynakların daha fazla sermayeye aktarıldığı bir bütçe,
Vergiler yoluyla yükün halkın omuzuna bindirildiği bir bütçe,
Kamusal hizmetlerde kesintiye uğrayan bir bütçe,
Faiz bütçesi,
Otoriterleşmeyi derinleştiren bir savaş bütçesi olarak değerlendirebiliriz.
Bütçe; siyasal iktidarların, rejimin demokratik, sosyal hak ve özgürlükler konusundaki duruşunun en önemli göstergesidir. Üretenlerin, değeri yaratanların, yani işçilerin, emekçilerin, halkın, vergi mükelleflerinin, bu ülkede yaşayan herkesin, doğrudan ya da dolaylı mekanizmalar aracılığıyla ödedikleri vergilerin nerelere harcandığını ya da harcanmadığını bilmeleri ve bunu denetleyebilmeleri gerekir. Bu denetim bütçenin hazırlanması, uygulanması ve sonuçlandırılması sırasında yapılabilmelidir.
Hükümetin yanlış ekonomi politikaları mevcut ekonomik krizi derinleştirmekte, çalışmaya uygun nüfusun üçte birinden fazlası işsizken ve yakın gelecekte iş bulma umudunu kaybetmiş durumda iken milyonlarca emekçi ailesi kışa hiçbir gelire sahip olmadığı şartlarda girmektedir. Asgari ücret ya da düşük ücretlerle çalışanların eline geçen para temel ihtiyaç maddelerine bile yetmemektedir. Çünkü temel ihtiyaç maddelerindeki enflasyon oranı TÜİK verilerinin çok çok üzerindedir.
Bütçe değerlendirmeleri, bu dönemin belirleyici özellikleri göz önüne alınarak yapılmalı, bütçenin sadece teknik açıdan değerlendirmesiyle ya da siyasal iktidardan istenecek ekonomik taleplerle sınırlandırılmamalıdır. Bütçe hakkı temel bir hak olarak değerlendirilerek; toplumun siyasi partileri aracılığıyla, emekçilerin, işçilerin, üretenlerin özcesi bütçeyi oluşturan vergi mükelleflerinin örgütlü yapıları aracılığıyla bütçenin hazırlanmasında, dağıtılmasında ve denetlenmesinde söz ve karar sahibi olacağı mekanizmalar geliştirilmesi için mücadele yürütülmelidir.
Mevcut tek adamın elinden çıkan bütçenin her yıl meclise sunulan hedeflerini tutturamadığını rahatlıkla ifade edebiliriz.
Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay yüzde 5’lik ekonomik büyüme ve sadece yüzde 3.5’luk bütçe açığı hedefi ile ülkenin 2023 yılı bütçesine 4 trilyon 470 milyar lira olarak açıklamıştı.
Oysa 2019 yılından bu yana bakıldığında bütçenin açık vermediği dönem yok. Son yıllarda yılın ortasında hep ek bütçe yapılıyor. Bazen küresel kriz, bazen pandemi, bazen deprem bahane ediliyor. 2023 Ocak-Eylül aylarına baktığımızda geçen yılın aynı dönemine göre bütçe açığı artışı yüzde bin 27 oldu. Bu da 10 kattan fazla artış demek.
Türkiye’de 2024 için toplam sağlık harcamaları yüzde 56’lık artışla 931 milyar olarak hesaplanmıştır.
* TÜİK’e göre 2023 Ekim ayı itibariyle yıllık enflasyon 61,36, ENAGRUP’a göre yüzde 126,18’dir
* TÜİK’e göre sağlık alanında gerçekleşen enflasyon ise yüzde 81,30’dur
* Sağlık bütçesindeki yüzde 56’lık artış TÜİK’in belirlemiş olduğu tüm ürünlerde gerçekleşen enflasyonun 16 puan, sağlık enflasyonunun ise 26 puan gerisindedir.
* Resmi enflasyonun dahi altındaki artış hem reel hem de resmi enflasyona göre sağlık bütçesinin artmadığını azaldığını göstermektedir.
Sağlık Bakanlığı’nın 2024 yılı bütçe teklifine baktığımızda şunları görmekteyiz: Metalaşmış, ticarileşmiş tedavi edici hizmetler en büyük paya sahiptir. Ödeneklerin ne kadarının “tedavi edici hizmetlere” ne kadarınınsa “koruyucu hizmetlere” ayrıldığı önemlidir. Bu gösterge bile tek başına sağlık politikalarının ne olduğunu görmemizi sağlamaktadır.
Yıllardır sağlık bütçesinin genel bütçe içerisindeki payının yüzde 10’un üzerine çıkarılmasını talep etmemize rağmen pay düşmüştür. Bu da yetmezmiş gibi koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan oran yüzde 28,6’ten yüzde 27,6’ya düşmüştür. Tedavi edici hizmetlere ayrılan oran ise yüzde 69,5’ten yüzde 70,8’e çıkmıştır.
Bu nedenle şehir hastaneleri kamu sağlık harcamaları içerisinde tam kara delik görevi görmektedir.
Deprem bölgesinde Sağlık Bakanlığına ait 27, üniversitelere ait 6 ve özel sektöre ait 9 olmak üzere bölgedeki toplam 42 hastane binası ağır ve orta hasarlı durumdadır. Az hasarlı hastane binalarının sayısı ise Sağlık Bakanlığında 75, üniversitelerde 12 ve özel sektörde 7 olmak üzere toplam 94’tür.
Halkın sağlık hizmetleri için ayrılan parası bir avuç şirkete aktarılmamalıdır. Şehir hastaneleri için yapılmış olan sözleşmeler herhangi bir tazminat ödenmeden feshedilmeli, planlanan ödemeler durdurulmalı ve şehir hastaneleri daha fazla zaman kaybetmeden devlet hastanelerine dönüştürülmelidir.
Yoksullaşma, angarya çalışma koşulları, düşük ücretler ve şiddet başta olmak üzere çeşitli baskılarla karşılaşan sağlık emekçilerinin birçoğu yurtdışına gitmeye çalışmaktadır. Artık sağlık emekçilerinin birçoğu Almanca başta olmak üzere çeşitli yabancı dillerde eğitim almaya çalışmaktadır. Türk Tabipleri birliği verilerine göre son on yılda yurt dışına göç eden hekim sayısı yaklaşık 30 kat artmış durumda.
Türkiye’de emek gücünü satarak yaşamak zorunda olanların tümü gibi sağlık emekçileri de AKP hükümetleri döneminde daha da yoksullaşmış ve geçinemez hale gelmiştir. Sağlık emekçilerinin temel ücretlerinde emekliliğe yansıyan düzenleme yerine önceki yıllarda performans yeni adıyla teşvik ek ödemeleri, taban ek ödeme vb. çeşitli isimler adı altında ödeme yöntemleri Hiçbir sağlık emekçisinin aylık gelirinde performans ücretinin payı yüzde 10’u 15’i geçmemeli, gelirlerinin hemen tümünün emekliliğe de yansıtıldığı düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
Sağlık Bakanlığı 2024 yılı bütçe teklifinde yer alan hedeflerin neredeyse hiçbiri kabul edilemez. Sağlık Bakanı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yapacağı; Sağlık Bakanlığı 2024 Yılı Bütçe Teklifi konuşmasından önce gerekli düzenlemeleri yapmalıdır. Bakanlığın bütçesinde yapılacak düzenlemeler; halkın sağlığının korunması ve geliştirilmesi önceliğiyle toplumun sağlık sorunlarının en kısa sürede ve kamusal olarak çözülmesi, sağlık emekçilerinin çalışma koşullarının ve özlük haklarının insan yaşamına yakışır, günümüzün koşullarına uygun hale getirilmesi ve şiddetin önlenmesi öncelikli hedefleriyle gerçekleştirilmelidir. Bu amaç için yakın ve orta vadede bütçeye ve sağlık hizmetlerinin finansmanına ilişkin ortaya konulması ve kitleselleştirilmesi gerektiği düşünülen önerilerimiz şunlardır:
1. Genel bütçe gelirleri içinde gelir vergisi payı artırılmalıdır. Bu artış, gelir vergisi içinde kurumlar vergisi payı artırılarak sağlanmalıdır. Yoksullardan, emekçilerden, ücretlilerden alınan direkt ve dolaylı vergi payları azaltılmalı, sermaye sahiplerinin vergi sorumluluğu arttırılmalıdır.
2. Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi bütçenin payı arttırılmalıdır.
3. Sağlık Bakanlığı bütçesinin genel bütçe içindeki payı yüzde 10’un üzerine çıkarılmalıdır. SGK pirim gelirleri içinde çalışanların ve kendi hesabına çalışanların payı azaltılmalı, patronların payı artırılmalıdır. SGK’ye genel bütçeden aktarılan pay artırılmalıdır.
4. Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi devlet harcamalarının payı artırılmalı, SGK ve hane halkları harcamalarının payı azaltılmalıdır. Katkı-katılım, ilave ücret gibi hiçbir ad altında halktan sağlık hizmetleri için ücret alınmamalıdır.
5. SGK’nin özel hastanelerden hizmet satın alması hizmet başına (fee-for-services) ve vaka başına (case payment) ödeme ile değil, toptan bütçeleme (global butgetting) ile olmalıdır.
6. Sağlık emekçileri sayısı OECD ortalamasına, güvenceli ve kadrolu istihdamla çıkarılmalıdır. 4-d,4b,4c,4924 vb tüm istihdam tipleri ile çalışanların istihdam modeli 4a statüsüne alınmalıdır. İstihdam rejimindeki karmaşa ve adaletsizlik giderilmelidir.
7. Sağlık emekçilerine ek ödeme, teşvik vb. adlarla yapılan, ekip anlayışını bozan, rekabet oluşturan ve çalışma barışını bozan ödeme yöntemi yerine yoksulluk sınırının üzerinde, tek kalemde, tamamı emekliliğe yansıyacak şekilde temel ücret ödenmesine başlanmalıdır. Temel ücret üzerine yapılan işin niteliği ve riski, eğitim durumu, kıdem yılı gibi kriterler ile giydirilmiş ücret belirlenmelidir. Hiçbir şekilde ek ödeme oranları temel ücretin yüzde 10’unu geçmemelidir.
8. Sağlık emekçileri uygulanan döner sermaye uygulamaları nedeniyle kamuda çalışan emsallerine göre daha erken vergi dilimine girmektedir. Yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyan temel ücret rejimine gidilinceye kadar emekliliğe yansımayan döner sermaye, teşvik vb. isimler adı altında ödenen tüm ücretler vergi dilimi dışında bırakılmalıdır.
9. Sağlık hizmetleri sunumu kamunun sorumluluğundadır. Tümüyle kamusal olarak verilmelidir. Özel sağlık kurumlarına aktarılan her türlü pay kaldırılmalıdır. Kamu sağlık kurumları ve sağlık eğitimleri için bütçeden ayrılan pay yükseltilmelidir.
10. Covid-19 pandemisinde ve en son 6 Şubat Maraş merkezli depremlerde gördüğümüz gibi sağlık sistemleri çökme aşamasına gelmiştir. Mevcut kapitalist sistemin doğaya olan tahakkümü nedeniyle yeni pandemilerin olacağı da öngörülmektedir. Kent rantı nedeniyle sağlıksız kentleşme doğal bir olay olan depremlerin felakete dönüşmesine yol açmaktadır. Bu nedenle toplum sağlığı için Sağlık Bakanlığı’nın kentleşmeden tarım politikalarına, çevre politikalarına ve üretim ilişkilerine kadar müdahil olacak bir yapıya büründürülmesi gerekmektedir. Ayrıca yaşanması muhtemel yeni salgınlara ve İstanbul başta olmak üzere beklenen depremlere karşı da bütçe kalemi oluşturulmalıdır.
11. Sağlıklı bir toplum için tedavi edici hizmetler yeterli değildir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin yeniden ele alınması ve güçlendirilmesi gerekmektedir.
12. Savaş toplum sağlığına zararlıdır. Ülke içinde ve dışında savaşa karşı barış politikalarının geliştirilmesi gibi konularda da sağlık alanın söz sahibi olması gerekmektedir.
13. Sağlık hizmetlerinin üretilmesi planlanması ve sunulmasının tüm aşamalarında sağlık emekçileri ve örgütlerini ve halkı karar alma süreçlerine dahil edecek mekanizmalar oluşturulmalıdır.
14. Hukuksuz bir şekilde ihraç edilen ve hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan sağlık emekçileri derhal görevlerine iade edilmelidir.