Altılı masada Cumhurbaşkanlığı adaylığında nasıl bir strateji izleyelim diye daha parti içinde bile konuşmadık. Çünkü bu konular parti içinde görüşüldüğünde hiçbir zaman parti içerisinde kalmıyor. Bu konuyu hızlı bir şekilde konuşup, bağlayıp açıklamak lazım. Ortada tartışmak, isimleri dolaştırmak bana göre değil.
Parlamenter sistem mutabakatı, ortak adaylıktan bağımsız'
DEVA Partisi genel seçime tek başına girmeyecekse, hangi kombinasyonların verimli olacağını düşünüyor?
Benim lisans derecem mühendislik. Matematik, istatistik, şu bu fena değilimdir ama bu konu matematik, istatistiğin tamamen dışında bir iş. Çünkü iki artı iki dört etmiyor. Partilerin bir arada olması ya da ayrı olması toplam desteği arttırabilir de azaltabilir de. Sabit bir oy yok ki. Böyle bir şekilde değerlendirelim. Oluşturacağınız işbirliği modalitelerine göre alacağınız destek çoğalabilir de azalabilir de. 81 ilde tanınma, destek oranımızı bir ölçelim. Ondan sonra bakarız.
İttifak olsun ya da olmasın, ortak aday olsun ya da olmasın, parlamenter sistem konusundaki mutabakat, ittifak ya da ortak adaylıktan bağımsız bir şey.
Yasa çıkartabilmek için parlamento çoğunluğuna ihtiyacınız var. Anayasa değişikliği gerekiyor. Anayasa değişikliğini referanduma götürmek için 360 sandalyeye ihtiyacınız var. 360'ı nasıl bulacaksınız, bunun arayışı içinde misiniz?
Her partinin birlikte veya ayrı seçime girdiğinde oy oranı hiç değişmiyor olsa dediğiniz doğru.
Matematiksel olarak tüm partilerin oyu sabit varsayımı ile altı partinin tamamının tek bir partinin listesinden seçime girmesi lazım. Maksimizasyon öyle.
Teoride, altı parti tek bir partinin listesinden seçime girecek, böylece maksimum milletvekili sayısı çıkacak. Çıkar mı? Asla. Bir firma düşünün suyu satıyor, yeni bir ürün çıkartacağım diye. Yeni ürün çıkarttığında bunun da payını alıyor toplamda düşüyor. Biraz fazla ticari bir örnek oldu ama. Tek bir partinin listesinden altı parti seçime girsek maksimum milletvekili çıkartabilir miyiz? Mümkün değil. Çoğunluk bile sağlayamayabiliriz. Çok başarısız bir şey ortaya çıkar. Çünkü her partinin ayrı ayrı hitap ettiği bir kitle ve destek var. Bir arada olmanın da getirdiği kayıplar olabilir.
DEVA-Gelecek-Saadet kombinasyonu üzerinden, burada çok sıcak davranmadığınız, Gelecek Partisi ile aranızda mesafe olmasını istediğiniz yönünde yazılar çıkıyor. Böyle bir tutumunuz var mı?
Her bir parti, ayrı ayrı siyasi parti. Neden tek parti değil diye değerlendirmek partilerin varlık sebebine aykırı. Şu ana kadar gelen tek teklif, geçen senenin ortalarında Sayın Davutoğlu'ndan gelen bir teklifti. Üç parti ortak deklarasyon açıklayalım diye. Genel Merkez Başkanlık Kurulu'nda konuştuk, değerlendirdik. Bu Başkanlık Kurulu'nda 21'de 21 bu teklif kabul edilmedi. Bugün için durumun böyle olduğunu bildirdik.
Bir sene sonra tekrar gerekirse konuşuruz dedik. Altılı masayı da konuştuğumuz günlerdi. O masanın içindeki partilerden üç tanesinin ayrı bir deklarasyonu zihinleri karıştırabilir diye düşündük.
'Baskıyı hiç sevmem, tersini yaparım'
Seçim ittifakı çıkışı çeşitli riskleri barındırıyor. Bu üçlü soruyu bir baskı olarak da algıladığınızı hissettirdiniz. Bu üçlü soru artık sorulmasın diye mi?
Çok soruluyor ve sorduruluyor. Organize, bunu da görüyoruz. Baskıyı hiç sevmem tam tersini yaparım. İş hayatımda da, öğrencilik ve siyasette de öyle oldu. Çok fazla organizasyona gerek yok. Neyse, biz açık açık konuşuruz. Biz altılı masadayız, altılı masanın ilke ve değerlerini çalışan bir grup var. Öteki partilere de ayıp olur diye düşünüyorum. Angajman var.
Altılı masanın bir ittifak senaryosu tutmazsa başka şeye dönülür. Bir ticari ortaklıkta birileri böyle yapsa asla kabul edilmez. Diyelim altı ortak bina yapacaksınız, aradan diğer ortak 'sen gel, şöyle mi yapsak böyle mi yapsak' öbürleri ne yaparsanız yapın der. Daha tam siyaseti öğrenememiş olabiliriz
Baskın seçim ihtimali görüyor musunuz?
Yazın ortasında yapmaz. İnsanların seçim sandığına gitmesi zor. Okullar tatil. İnsanlar tarlada, yaylada. Mecburi bir seçim olur ama iradi bir seçim olmaz. AK Parti'ye de yaramaz. AK Parti seçmeni açısından da ideal bir zaman değildir yaz ayları. Kampanya zor olur. Bugün güneşin altında Gaziantep'te yandık. Genel Başkanların sağlık durumu önemlidir.
'Altılı masa, baskın seçimde hızla mobilize olur'
45 gün içinde altılı masa seçime hazır hale gelir mi?
Erken seçim olursa Kasım'da olur diye bir varsayımımız var. 2018 seçimini unutmayalım, Haziran'da yaptılar. Tayyip Bey'in seçim olacak demesi, TBMM'nin onaylaması 62 günde bitti. Acele bir aday çalışması oldu ama başarılı olamadı, çok sıkıştı. Altılı masanın varlığı, sürekli işbirliği ve diyalog seçimi olası bir baskın seçimde hızlı mobilize edebileceğini gösteriyor bize.
İlk defa altı genel başkan toplansaydı uzlaşma zor olabilirdi. Biz her toplantıda birbirimizi daha iyi anlıyoruz, diyalogumuz gelişiyor. Arkadaşlarımız birbirini daha iyi tanıyor.
Altılı masa çalışması yokken genel başkan yardımcılarımız çok bilmezdi birbirini. Şimdi bakıyorum, genel başkan yardımcıları arasında sosyal ilişkiler gelişiyor. Sıcak zemin, hızlı bir işbirliği mekanizması olarak daha rahat işletilebilir. Hiç olmamasından iyidir.
'2002 seçimleri öncesi gibi bir ortam seziyorum, güven veremezsek yazık olur'
Altılı mutabakat içinde ortak hareket etme konusunda refleks oluştu dediniz. Ekonomi konusunda da böyle bir ihtiyaç, mutabakat gerekliliği görüyor musunuz?
"Birçok alanda ortak çalışma gerekir ilkeler ve hedefler arasından bir söylem birliği gerekir" diye de hep söyledim. Bu bizim parti olarak da görüşümüz. Ve bütün eylem planlarımızda, şimdiye kadar açıkladığımız her şeyi altılı masaya koymaya da hazır olduğumu söyledim.
Mesela ekonomi diye sorduğunuz için söylüyorum; Merkez Bankası'nın bağımsızlığı konusunda farklı düşünen parti var mı, yok. O zaman bunu çıkıp açıklayalım, Merkez Bankası bağımsız olmalı diyelim mesela.
En az 10 tane, 20 tane en az biz başlık buluruz. Bu 10 tane, 20 tane ana başlığı söylediğiniz zaman da işin yüzde 80-90'ını bir çerçeve içerisine koymuş olursunuz.
Kaldı ki son dönemlerde bizim artan bir tempoyla, zaten partimiz kuruldu kurulalı hep devam ediyor ama uluslararası yatırımcılarla çok yoğun bir görüşme trafiği var bizim.
Daha son 1 ay içinde bir toplantı yaptık, 100'den fazla fon yöneticisi katıldı. Dünyanın en büyük fonları bunlar. Yani 100 taneyi toplayın, korkunç bir rakam ediyor yönettikleri para açısından. Dünyanın en büyük bankası, dünyanın en büyük fonu münferiden geldi, gitti son 1 ay içerisinde.
Dünyanın en büyük bankasının risk yönetiminin başındaki kişi çıktı geldi, neler, neler soruyorlar, her şeyi didik didik ediyorlar. Ağırlıklı olarak soruları, artık mesela geçen seneyle bu senenin farkı, yeni yönetimin ekonomi politikasını soruyorlar artık.
Mevcut yönetim artık bitiyor, bunu görüyorlar. Dolayısıyla bütün yatırım planlamalarını, Türkiye'de yapılacak iş planlamalarını artık yeni kurulacak hükümetle ilgili sorular sorup, öyle belirlemeye çalışıyorlar.
Ben bunu 2001'de yaşamıştım, 2002 seçimlerinde hatta. Yani o dönem üçlü koalisyon kriz derken, bizim yaptığımız temaslarda o zaman AK Parti belli ki iktidara yürüyordu. Ve bizim ekonomi politikamızı herkes çok soruyordu o zaman.
Hatırlarsanız, ben o zaman ben İstanbul'da, Boston'da, New York'ta Londra'da, finans evleriyle buluştum. Dedim ki bizim partimizin resmi politikası budur, eğer seçilirsek yapacaklarımız budur. Ve onlar çok etkili oldu. Dolayısıyla bir seçildiğimiz ve işe başladığımız zamanda da böyle sıfırdan başlamadık, bayağı belli bir irtifadan hemen uygulamaya başladık hazırlıklarımızı.
Şu anda ben aynı ortamı seziyorum. Yani gelip gidenlerden, aynı o 2002 seçimlerine doğru giderkenki ortamı bu yatırımcılardan aynen seziyorum. Artık uluslararası yatırımcılar projektörleri bir sonraki hükümetin ekonomi politikasına çevirmiş durumda. O noktada, biz eğer seçimden sonra nasıl bir ekonomi politikası uygulanacağı konusunda yeterli güveni oluşturamazsak, o zaman yazık olur.
'Cumhurbaşkanı adayı zorluk çeker'
Böyle bir şey gerekiyor diyorsunuz yani?
Bence şart ve yapmamız gerekiyor. Başka türlü güven oluşturmakta güçlük çekeriz. Ortak cumhurbaşkanı adayı da çok güçlük çeker. Her şeyi soracaklar, ne diyecek? Mesela özelleştirmeyi soracaklar değil mi ne yapacaksınız diye? Yap İşlet Devret'leri soracaklar, ne yapacaksınız diye. Şimdi ortak aday ne desin?
Mesela şu anda bir ortak adayımız olsa, herkes yığılacak soracak, ne desin, diyeceği hiçbir şey yok yani. Ya bilmiyorum, sormam lazım diyecek. E ben bilmiyorum, sormam lazım, diyen bir cumhurbaşkanı adayı ile nasıl seçime gideceksiniz yani? Ben bilmem partiler bilir gibi yani… Olmaz yani.
Bizim seçime kararlı, güçlü, ortak çalışılmış, her şeyi ile donanmış, brifinglerini almış, 6 partiyle düşüncesi örtüşmüş bir adayla yürüyüp devam etmemiz lazım.
Kılıçdaroğlu'nun SADAT'a ziyareti ve bazı iddiaları oldu. Sizin SADAT'a bakışınız nedir?
SADAT açıkçası benim iyi bildiğim bir kurum değil. Yani kuruluşu zaten 2012 diye biliyorum. Benim zaten kopuş sürecim… Artık bir an önce başımıza bir iş gelmeden üçünü dönemi tamamlayıp gidelim dediğimiz dönemler. Bir de güvenlik konusu olduğu için, MGK'da gündeme gelmiş bir şey değil. Ben MGK toplantılarına 8 sene katıldım Dışişleri ve Başbakan Yardımcılığı dönemlerimde.
Ama kurum anladığım kadarıyla yaptığı iş niteliğinde de zaten epey bir mahrem konuları çalışıyor. Türkiye içinde de olsa, dışında da olsa, mesele güvenlik olunca, kamuoyu gözü önünde yürümüyor. Böyle olunca da ister istemez soru işaretleri, şüpheler olabiliyor.
Bizim elimizde böyle somut bir belge, rapor öyle bir şey yok SADAT'la ilgili. Ama belki de diğer partilerin elinde vardır, bilemiyorum. Devlet gerçekten hukuk devleti olsa, gerçekten Türkiye içinde de dışında da uluslararası hukuku ve bizim iç hukukumuzu önemseyen bir devlet olsa, bunlardan korkmamak lazım.
Bu ve benzer kuruluşlar, başka ülkelerde de var. Ama biliyoruz ki şu anda bir hukuk devleti değil Türkiye Cumhuriyeti. Yani anayasanın, yasaların hiç de önemsenmediği bir yönetim tarzı var. Böyle bir kurum, bir de hukuk tanımayan bir yönetim. Bunları yan yana koyduğunuzda ister istemez insanlar ürküyor olabilir. Ama böyle kati bir belge, delil olmadan da suçlamak…Bilemiyorum. Ama eminim ki sayın Kılıçdaroğlu bu iddialarda bulunduğuna göre, herhalde bizde olmayan bilgi belge elinde olmuş olabilir.
Seçim güvenliği: 'Demokrasimiz hasta, ölmedi, nefes alıyor'
Seçim güvenliği konusunda endişeleriniz var mı, örneğin seçimsizlik, seçimin yaptırılmaması gibi?
Seçimden tamamen kaçılır mı, seçim olmaz mı, gibi sorular açıkçası Türkiye'ye yakışmaz. Onlar üzerinden iddialar, onlar üzerinden senaryolar, hazırlıklar… Doğru bulmam. Seçim zamanı gelince yapılır. Her ne kadar kadar demokrasimiz hasta da olsa, ölmedi, nefes alıyor.
Bana bunu bazen diplomatlar uluslararası çevrelerden bizimle görüşmek isteyenler de soruyor, 'böyle bir risk görüyor musunuz?' diye. Ben, "Yok" diyorum. "Demokrasimiz evet hasta, ama ölmedi, nefes alıp veriyor" diyorum. Seçim günü gelince, o seçim olur, hiç endişeniz olmasın' diyorum.
Ekrem İmamoğlu'nun Karadeniz gezisi, açıklamaları çok tartışıldı, sizin bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
Sayın İmamoğlu'nun Karadeniz gezisi, herhalde CHP'nin kendi iç değerlendirmesi olması gereken bir konudur. Yani bizim ilgi ve yorum alanımızın dışında bir konu.
Alevi aday tartışması: 'Türkiye'nin bu basamağı geçmiş olması lazım'
Son günlerde Kılıçdaroğlu'nun mezhebi aidiyetine ilişkin tartışma var. Cumhurbaşkanı adayı alevi olursa Erdoğan karşısında seçilemez deniyor, sizin görüşünüz nedir?
Bu dönemde herhangi bir vatandaşımızın Cumhurbaşkanı adayı olup olmamasıyla alakalı, etnik, mezhebi, dini inançla ilgili konuları gündeme getirmekten ben hicap duyarım açıkçası, kendi adıma. Bugünün Türkiye'sinde eşit vatandaşlık burada esassa, bunların tartışma konusu yapılmaması lazım.
Muhafazakar tabanda bununla ilgili hassasiyet oluştuğu söyleniyor.
Biliyorsunuz siyasetçiler tabii ki tabanları önemser. Ama ideal hedefleri olmalı siyasetçilerin ve bu ideal hedefleri konusunda politika, söylem üretmeleri gerekir. Aksi, popülizm olur.
Bugün bir siyasetçi çıkıp da, "Vay onun kökeni şudur, mezhebi şudur" falan derse, bu ucuz siyaset olur. Türkiye'nin artık bu basamağı geçmiş olması lazım.
Kaynak: NTV